28 Şubat 2014 Cuma

Biyokimya laboratuvarı tampon çözelti hazırlama deneyi Amino asit ve proteinlerin renk tepkimeleri

Biyokimya laboratuvarı deneyleri
  1. Tampon çözelti hazırlama
  2. Amino asit ve proteinlerin renk tepkimeleri
  3. Amino asit titrasyonu
  4. İnce tabaka kromatografisi
  5. Aminoasitlerin çöktürme tepkimeleri ve proteinlerin çöktürülmesi
  6. Spektrofotometre ve kalibrasyon eğrisi
  7. Kanda protein analizi
  8. Enzim aktivitesinin saptanması
  9. Meyve sularında askorbik asit analizi

    Üniversitelerdeki görülen Biyokimya laboratuvarı deneylerinden bazıları böyledir.

    Sivas cumhuriyet üniversitesi ege üniversitesi selçuk dumlupınar üniversitesi biyokimya laboratuvarı deney raporu hazırlık karbohidratlar amino asitler deney raporu titrasyon kanda protein analizi deney raporu deneyi

Karbohidratların kağıt kromatografisi deneyi ve Karbohidratların renk tepkimeleri deneyi

Karbonhidrat nedir?

Karbonhidrat; Karbon, hidrojen ve oksijen atomlarından oluşan organik bileşiklere denilmektedir.Karbonhidrat insan ve hayvan vücudunda glikojen olarak, bitkilerin yapısında nişasta ve selüloz olarak bulunmaktadırkarbonhidrat

Karbonhidratlar yapılarına göre 3 gruba ayrılırlar

1- Monosakkaritler (Basit Şekerler): Glikoz (üzüm şekeri), Fruktoz (meyve şekeri), Galaktoz (6 karbonlu monosakkarit)
2- Disakkaritler: Sakkaroz (çay şekeri), Laktoz (süt şekeri), Maltoz (malt şekeri)
3- Polisakkaritler: Nişasta (bitkilerdeki depo karbonhidrat), Glikojen (kas ve karaciğerdeki depo karbonhidrat), Selüloz (posa)

Karbonhidrat çeşitleri nelerdir?

1- Glikoz: En basit şeker olarak bilinen glikoz bitkide fotosentez olayı sonucunda oluşur. Glikozun fazlası bitkilerde nişasta, hayvanlarda glikojene dönüştürülerek depolanır.
2- Nişasta: Yalnızca bitkide depo besin maddesi olarak görülür. Çok sayıda glikoz molekülünün bir araya gelerek oluşturduğu bir yapıdır. Arpa, buğday, patates gibi besinlerde görülür. Suda erimezler. hücre zarındaki porlardan geçemeyecek kadar büyük moleküllerdir. Hayvanlar nişastayı sindirim olayı ile glikoza dönüştürerek kullanırlar. Nişastanın ayıracı iyot çözeltisidir. Nişasta iyot çözeltisi ile mavi-mor renge dönüşür.
3- Selüloz: Bitki, mantar ve bakteri hücrelerinde hücre zarının dışında bulunan hücre çeperi selülozdan oluşur. Selüloz hayvan hücrelerinde bulunmaz. Aynı zamanda hayvanlarda selülozun sindirimi yapılamaz. Sadece geviş getiren memelilerin bağırsaklarında bulunan bakteriler selülozu sindirebilirler.
4- Glikojen: Hayvan hücrelerinde ve mantar hücrelerin-de fazla glikozun depo şekli glikojendir. Bitkilerde glikojen bulunmaz. Hayvanlarda glikozun fazlası kas ve karaciğerde glikojen şeklinde depolanır. Kandaki glikoz seviyesi düştüğünde ise glikojen glikoza dönüşerek kana geçer.

Karbonhidrat eksikliği nelere sebep olur?

Öncelikle B vitaminleri , bazı aminoasitler ve lif eksikliği görülür. Bunun yanında halsizlik ,yorgunluk, depresyon, unutkanlık, sinir sistemi bozuklukları, sindirim sistemi rahatsızlıkları, proteinin vücut tarafından kullanılamaması sonucu yapım ve onarımda azalma, yetersiz lif alımından ötürü uzun vadede kanser ve kalp hastalıkları görülebilir.

Bir insanın günde alması gereken karbonhidrat miktarı ne kadardır?

Herkesin metabolizma hızı farklıdır. Bizim metabolizma hızımız, yaşımıza, cinsiyetimize, aktivite düzeyimize, kilomuza vb göre değişmektedir. Metabolizma hızımıza göre almamız gereken kalori belirlenir. Bu kalorinin ortalama olarak %55 i karbonhidratlardan, %15 i proteinlerden %30 u ise yağlardan sağlanmalıdır.Metabolizma hızı 2000 kkal olan bir bireyin aldığı enerjinin 1100 kilokalorisi karbonhidrattan gelmelidir.Karbonhidratın miktarı belirlendikten sonra cinsi için Glisemik İndeksine ve yüküne bakarak karar verilmelidir.Mesela pirinç pilavının Glisemik indeksi 139 ,Glisemik yükü 59 dur.Buna karşın bulgur pilavının glisemik indeksi 48 ,glisemik yükü 12 dir.Bu iki besinin aslında kalorileri yakındır.Gördüğümüz gibi burada kaloriden çok içerik önem kazanmaktadır. Glisemik indeksi ve yükü düşük olan besinler tok tutar ve kilo vermemize yardımcıdır.

Peki karbonhidratlı yiyecekler nelerdir?

Esas olarak Mısır gevreği, tahıl ve ekmek çeşitleri, pirinç, arpa,yulaf, makarna yüksek karbonhidrat içerir.
Meyvelerdende, kayısı, hurma, yaban mersini, muz, incir, üzüm, elma, portakal, armut, ananas, çilek, karpuz, ve kuru üzüm yüksek karbonhidrat içermektedir.
Baklagil türlerinden; nohut, kuru fasulye, börülce, bakla yüksek kompleks karbonhidrat taşırlar. Bazı kök sebzelerden, patates, tatlı patates, havuç, mısır da bu gruba dahildir.
Toz şeker, şekerleme, kek, mısır şurubu, meyve suyu, ekmek, beyaz undan yapılmış makarna ve mısır gevreği basit karbonhidratlı gıdalara girmektedir.
Yüksek miktarda kompleks karbonhidrat taşıyan besinler ise, kepek, yulaf, mısır, arpa, karabuğday, mısır unu, makarna, patates, kepekli pirinç, kıyılmış buğday, tam tahıllı gevrek, bezelye, musli, fasulye, mercimekdir. Yüksek karbonhidratlı besinler bize, sağlıklı ve formda olmak için vitamin, mineral ve lif açısından yeterli bir kaynak oluştururlar.
Süt ürünleri, yüksek yağ ve protein içerikleriyle tanınırlar. Ama, yağsız süt, diyet yoğurt, çikolatalı süt yüksek karbonhidratlı besinler grubuna da girer. Bütün cikolata ve şeker türleri, ve kurabiyeler yüksek miktarlarda karbonhidrat içerir.

Sözlükte karbonhidrat ne anlama gelmektedir?

Yağ, yumurta akı vb. maddelerin yanı sıra, insan ve hayvanların organik besinlerinden en önemlisi olan organik kimya bileşiklerinin genel adı.

24 Şubat 2014 Pazartesi

Hızlı refleks için yumurta yiyin



Hollanda'daki Leiden ve Amsterdam üniversitelerinden bilim adamları, katılımcıların televizyon karşısında refleklerinin hızını inceledi.

Katılımcılardan ekranda yeşil bir ok gördüklerinde mümkün olduğunca hızlı bir düğmeye basmaları, kırmızı ok gördüklerinde ise tepki vermemeleri istendi. İlk aşamada, katılımcılara deneyden önce plasebo, ikincisinde tirozin bakımından zengin portakal suyu verildi. Tirozin alanların daha canlı ve reflekslerinin daha hızlı olduğu görüldü.

Bilim adamları, araç kullananların tirozin bakımından zengin besinler tüketerek daha hızlı refleklere sahip olabileceklerini, böylece de güvenliklerinin artabileceğini vurguladı. Araştırmanın sonuçları ''Neuropsychologia'' dergisinde yayımlandı. Tirozin, yumurta ve soyanın yanı sıra parmesan peyniri ile bademde de bolca bulunuyor.

Ayrıca tirozinin depresyona da iyi geldiği biliniyor.

Vitamin deposu otlar

Doğada kendiliğinden yetişen ve Anadolu'da yaygın olarak tüketilen birçok ot, E, A, C, B2 ve B6 vitaminleri bakımından oldukça zengin. Doğada kendiliğinden yetişen madımak, ebegümeci, kuzukulağı, ısırgan otu ve yemlik gibi otların tam bir vitamin deposu olduğu belirten uzmanlar, uygun koşullarda tüketilmesinin sağlık için oldukça yararlı olacağı tavsiyesinde bulunuyorlar.
Doç. Dr. Nurten Budak, bu otların vitaminlerin yanı sıra demir ve kalsiyum mineralleri bakımından da zengin bir içeriğe sahip olduğunu kaydederek şu bilgileri verdi:
“Doğada kendiliğinden yetişen madımak, ebegümeci, kuzukulağı, ısırgan otu ve yemlik gibi otlar E, A, C, B2 ve B6 vitaminleri, demir ve kalsiyum mineralleri bakımından oldukça zengindir. Bu vitamin ve minerallerin yetersizliği kansızlık, cilt bozuklukları, sindirim ve sinir sistemi bozukluklarına neden olabilmektedir. Bu nedenle doğada bol bulunan bu otların tüketilmesini tavsiye ediyoruz. Bu otlar içeriklerindeki vitamin ve mineraller ile çeşitli hastalıklara, ilaçlara, bazı kimyasal maddelere ve hava kirliliğine karşı vücudun direncini artırırlar, ısı değişimlerine karşı vücudu korurlar. Böylece vücudun savunma mekanizmaları güçlendirilmiş olur.”
Hamile ve anneler için de önemli besin kaynağı
Otların içeriklerinde bulunan A vitamininin depolanabilme özelliğine sahip olduğunu da belirten Budak, A vitaminlerinin bitkilerde bulunan karatoneidlerin depolanarak vücutta uzun süre kullanıldığını ve bu vitaminlerin hücreleri koruyucu özelliği olduğunu söyledi.
Otların içeriğinde bulunan folik asitlerin ise gebe ve anneler için daha büyük önem taşıdığını ifade eden Budak, “Otların içeriğinde bulunan folik asit de beslenme açısından oldukça önemli bir vitamin çeşididir. Gebeler ve anneler diğer insanlara göre günlük olarak daha fazla folik asit tüketmelidirler. Bu açıdan otlar, gebeler ve anneler için de önemli bir besin kaynağıdır” diye konuştu.
Bu otlar nasıl tüketilmeli?
Doğadan toplanan otların tüketilmeden önce temizliğinin iyi şekilde yapılması gerektiğine dikkati çeken Budak, şöyle devam etti:
“Otların içeriğindeki folik asit ve C vitamini suda erime özelliğine sahiptir. Bu nedenle pişirilerek yenecekse otların pişirme suları dökülmemelidir. Bu otların ıspanak gibi yemeği yapılabilmesine rağmen daha çok taze olarak tüketilmesini tavsiye ediyoruz. Taze tüketimin yanı sıra ısırgan otunun böreği, madımağın bulgurlu yemeği veya kuzukulağının salatası yapılabilmektedir. Bu otların kurutularak yenmesini tavsiye etmiyoruz.”